Biz bize benzer miyiz acaba ?
Mayıs 2nd, 2007ILKER CANALP 123
Alaylı-Liseli derken gündeme oturan soru, Galatasaray’da bir kast sisteminin, adalet duygusunu zedeleyen ayrımcılığın olup olmadığı aslında.
Bu soruya cevap vermeye çalışanların çoğu ya spor kulüplerinin var oluş nedenleri ve işleyişi hakkında yeterli bilgiye sahip değil ya da içinde olmayanın tam olarak anlayamadığı Galatasaray Liselilik kimliğini bilmiyor.
Bilhassa Galatasaray’ın olmayan yaralarına basmak için tuz arayan, kırık gördüğü kaburgaya yumruk atmaktan keyif alan necip medyamızda bu derin eksiklik ayan beyan ortada. Yıllarca kulübün kapısından ayrılmayan muhabirler, görülüyor ki hiç mi hiç anlamamışlar Galatasaray’ı.
Tam bu esnada, Galatasaray Spor Kulübü ile Galatasaray Liseliler arasındaki bağlantıyı kabul edilebilir bir başka bir ilişki biçimiyle örneklemenin anlaşılamayan konulara açıklık getirebileğini düşünüyordum.
Galiba tanıdık bir örnek de bulmayı başardım kendimce..
Galatasaray Spor Kulübü Türkiye ise, Galatasaray Lisesi de Türk Silahlı Kuvvetleri yani Türk Halkı ve Türk Ordusu arasındaki etkileşim..
“Yok daha neler” demiş olabilirsiniz, bakın kendimce anlatmaya çalışayım.
Öncelikle Türkiye’nin ayrılmaz bir parçasıdır TSK. Ordusu-askeri olmayan bir Türkiye düşünebilir misiniz?
Liseliler de Kulübün ayrılmaz parçasıdır, asli unsurudur. “Biz küstük, gidiyoruz” deseler Galatasaray’ın içi boşalır ama zaten durumdan vazife çıkaran, görev bilinci yüksek askerin küsmeye hakkı yoktur, keza Liselinin de..
Türkiye’yi kuran Türk halkıdır peki Milli Mücadele’ye öncülük eden ve liderini içinden çıkaran kimdir? Türk Ordusu.
Olağanüstü bir dönemde “biz futbol oynayacağız, kulüp kuracağız” diye ortaya çıkan gençlerin mücadelesini düşünün, hele jurnalcilerin cirit attığı ve dönemin fitnesi futbolun kesinkes yasak olduğu dönemde.
Küllerinden doğan Türkiye’nin kurucu lideri bir askerdi, Gazi Mustafa Kemal Paşa..
Galatasaray Spor Kulübü’nü de Liseli Ali Sami Yen kurmadı mı?
Mücadeleci, vizyoner, ileriye dönük ve fedakar iki lider.. İkisi de Mektepli, Biri Harbiye, öteki Sultani..
İlk yıllarında Türkiye’nin kilit noktalarında kimler vardı? Milli Şef İsmet İnönü asker değil miydi? Asker kökenli bakanlar, milletvekilleri.. Ordunun siyaset üzerindeki etkisini düşünün.
Galatasaray’ı kimler taşıdı ilk yıllarında? Sporcusu, idarecisi, taraftarı kimdi? Liselilerdi.
Kurdular, yönettiler ve buna alıştılar… Harbiyeliler ve Sultani’nin gençleri.
Askerliğin özünde disiplin, örgütlülük, devre ve rütbe vardır.
Galatasaraylılığın özünde dayanışma, örgütlülük, abilik-kardeşlik ilişkisi yok muydu?
Askerlikte göreve talip olunmaz, rütbe alırsınız, görev yeriniz belli olur.
Galatasaray’ın ilk yıllarını hatta bugününü düşünün. “Ben başrolü kendime yakıştırıyorum” diyen mi kapıyor başrolü yoksa hak ettiğine inanılan, ismi üzerinde konsensüs sağlanan mı?
Askerin geleceği kime bağlı? Askeri okulda yetişen pırıl pırıl subaylara…
Liselilerin gözdesi de Galatasaray Lisesi.. Nasıl Kuleli’yi bitirenler yaşamlarına asker olarak devam ediyorsa, Lise’yi bitirenler de Galatasaraylı olarak devam ediyor.
Yaş haddinden emekli olunuyor ama askerlik bir yaşam biçimi, kurtulmak mümkün değil..
Liseliler de tezkereleri Beyoğlu’nda bırakmış, ölene kadar Galatasaray’ın askeri olmayı seçmemişler mi?
Hatta bu hesaba göre duayenlerimiz de emekli Paşalar…
Türkiye’de binlerce aile “çocuğumuz Harbiyeli olabilseydi keşke” demiyor mu? İyi eğitim, düzgün bir yaşam ve ülkeye hizmet ülküsü..
Yine Türkiye’de binlerce aile “keşke Galatasaray Lisesi’ne girse evladımız” diye iç geçirmez mi? Temsil ettiği değerlerle, eğitimiyle ve kökleriyle emsalsiz bir ilim-irfan ocağı.
Askerler en çok hangi konularda hassasiyet gösterir? Atatürk İlke ve İnkılapları konusunda.
Liseliler en çok hangi konulara kafayı takar? Galatasaraylılık değerleri.
Askerler üniter devlet yapısına ve laikliğe karşı açık ve yakın tehlike algıladıklarında tepki gösterirler, Liseliler kulübü başka kulüplere benzetmeye çalışıyorlar endişesiyle üzülür, bozulur.
Askerler sahip çıktıkları değerlerin ajite edilmesinden hoşlanmaz. Askerimiz milliyetçidir ama ırkçılığa prim vermez, Turancı komutan istemez. Liseliler Galatasaray’ı sever, gönülden bağlıdır, tribündeki sevince coşkuyla katılır ama her daim ön planda olmak gibi bir endişe taşımaz. Holiganvari ekstrem hareketler bir tür aşırı milliyetçiliktir, tasvip edilmez.
TSK, Cumhuriyeti ve ülkeyi “koruma ve kollama görevi”ni önemser, bir anlamda bu rejimin bekçisidir. Liseliler de kulüpte doğru gördükleri düzenin devamından yanadır, bu konuda hassas ve korumacıdırlar.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasa ile yönetilir, Kulübümüz de Tüzük ile.. Anayasa da, Tüzük de şikayet konusudur ama nedense bir türlü köklü bir değişiklik yapılamaz.
Ordunun işleyişi açısından diğer önemli belge İç Hizmet Kanunu’dur, bu da Liselilerin büyük önem verdikleri ve beş asrı deviren gelenek ve alışkanlıklarına benzetilebilir.
Galatasaray Spor Kulübü Yönetim Kurulu da, Milli Güvenlik Kurulu aslında…
Asker ve sivil üyeler var, Cumhurbaşkanlığı’nın liderliğinde her ay toplanıyor.
Türkiye büyüdükçe, demokrasi oturdukça MGK’deki asker üye sayısı azalıyor, eskiden Cumhurbaşkanları hep asker kökenliydi, artık siviller de gayet güzel Cumhurbaşkanlığı yapıyor.
Ordumuz ülke yönetiminde her zaman söz sahibi olmuştur. Bazen sadece savunma konusunda, bazen dış politikada hatta iç politikada.
Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecinde ordunun ülke yönetimindeki dolaylı etkisinin azaltılmasına yönelik öneriler peş peşe yapılıyor. MGK’de asker üye sayısı bile Brüksel’in derdi haline geliyor.
Galatasaray Spor Kulübü de ilerlemek zorunda, dünya kulübü olma iddiasındaysak; AB kriterleri gibi UEFA kriterleri başımızdaysa değişecek ve gelişeceğiz.
Sadece askerlerin söz sahibi olduğu ve doğrudan yönettiği bir Türkiye ancak Baas rejimleriyle diplomatik ilişki kurabilir ve dünyanın kalanından dışlanırdı.
Ezeli rakiplerimize burun kıvırıp, Manchester United ile, Barcelona’yla aşık atmak sevdasındayken global kuralları bilen dünya kulübü olmamız gerekir. Yıllar yılı sadece içe kapansaydık, rakibimiz İstanbulspor olurdu ( İstanbul Erkek Lisesi Takımı )
Gelelim sonuca:
Ne Türk Silahlı Kuvvetleri’nin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif etmek ya da askeri rencide ederek moral bozmak memlekete fayda sağlar; ne de askerin katılımcı çoğulcu demokrasiye aykırı çıkışları ve tavrı..
Sivilin de, askerin de amacı ülkeye hizmet etmek, fayda yaratmaktır.
Bu ortak amaç askerle sivili aynı proje çerçevesinde toplar.
Asker-sivil ayrımı hukuki ve idari bir ayrım gibi dursa da, iç içe girmişliği hatırlamak lazım.
Türk askeri T.C. vatandaşıdır, T.C. vatandaşları da muhakkak asker ocağından geçer.
Ne asker ülkenin tek sahibidir, ne sandıktan çıkan yönetimler ne de bir aile, aşiret..
“Ne Mutlu Türküm diyene” sözünden yola çıkarsak, bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes ülkenin sahibi ve asli unsurudur.
Ne üniforma, ne diploma, ne mazbata size ülkenin ya da kulübün altın anahtarını vermez.
Son dönemde verilen bazı talihsiz beyanatlar, tribünlerdeki kıvılcıma benzin döktü. Sportif neticelere ya da yönetimin başarısızlığına tepkili Galatasaray taraftarı, dış kapının dış mandalı olmadığını ve bir çırpıda dışlanamayacağını gösterme ihtiyacı hissettti.
Protesto edenlere, üzülenlere, alınanlara şunu hatırlatmak isterim.
Her ne kadar TSK tek sesli görünse de, üst komuta kademesi dahil farklı düşünen subaylar olmuştur, olacaktır. Farklılık aykırılığa dönüştüğünde, askere zarar verdiğinde bunun önlemini alan, çizgiden sapanı uyaran hatta gerekirse cezalandıran yine askerdir. Ordumuz bu reflekse sahip olduğunu da defalarca göstermiştir.
İnsanın kişiliğini tornadan geçirircesine şekillendiren Türk Silahlı Kuvvetleri’nde bile farklı bakış açıları, yaklaşımlar ve söylemler mevcut iken; Tevfik Fikret’in, Aydınlanmanın, rasyonalizmin etkilerini taşıyan ve fikri hür-irfanı hür-vicdanı hür bireyler yetiştiren Galatasaray Lisesi tek hücreli bir organizma tipi tekdüze olabilir mi?
Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki mekanizma ve refleksin bir benzeri Galatasaray Liseliler arasında da mevcuttur.
Kabul etmekteyiz ki; Galatasaray’ın ikinci yüzyılı, ilk yüzyılından farklı olacaktır. Türkiye konjonktüründe askere düşen çizgi üstü tavrını bozmamak, örnek alınan ve güvenilen kurum olmayı sürdürmektir.
Birçok sivil “memlekete bir şey olmaz, ordumuz var” demiyor mu?
Liseliler de kurdukları, geliştirdikleri ve gözü gibi baktıkları Galatasaray Spor Kulübü’nün değişim sürecine katkı yapmak hatta yeri geldiğinde yönetmek zorundadırlar.
Onlar ki; yoktan var ettikleri ve sahip çıktıkları için hak iddia ettiler, emaneti kolladıkları için itibar gördüler. Liselilerin azınlık psikolojisine kapıldığı, küstüğü ya da “biz zamanında darbe yapardık, muhtıra verirdik, nerede o asude günler” diye iç geçiren eski kafalı asker gibi çocuklaştığı anlarda Kulübümüz mutlak surette zarar görür.
Sözün özü, hepimiz Galatasaraylıyız.
Birimiz sarıysak, diğerimiz kırmızı; birbirimizi tamamlarız.
Sahibi olamayacağımız kadar büyük ve değerli Galatasaray’ın hizmetkarlarıyız
Her birimiz, bizlere kattıkları ve yaşattıkları için Galatasaray’a borçluyuz.
Borcumuzu öderken hem Kulübümüze, hem de birbirimize karşı sorumluyuz.
Galatasaray’ın bölünmez bütünlüğü, Galatasaraylıların sorumluluk duygusu ve olgunluğuna bağlıdır.